ORTAMLAR

Ne zaman bir yurt dışı muhabbeti açılsa, "ay parti ortamları falan, süperdir oralar şimdi" cinsi laflar geçer. Söz konusu ortamlara sürekli özenilmesine, "Avrupa ayol, bildiğiniz gibi değil" geyikleri çevrilmesine rağmen kimsenin bahsi geçen "ortam"ların net bir tanımını yapamaması da ilginçtir. Zihinlerde tepinme, alkol tüketme, cilveleşme, eğlenme, sabaha kadar disko bar gibi türlü çeşitli çağrışımlara yol açan bu "ortam" lafı net bir tanımı yapılamadığı için mitolojik bir kavram olarak genç dimağların hayallerini süslenmeye devam etmektedir. Ben de bu noktada "ortamlar"ı yerinde görmüş bir insan olarak duruma müdehale ederek bazı konulara açıklık getirmek istiyorum:

Yurtdısından gelenlerin hikayelerine, "aktık ortamlara" laflarına inanmadan once iki kere düşünün. Çünkü gerçek şu ki orada da burada da insanlar günün çoğunu internette, televizyon başında veya uyuklayarak geçiriyor, ülkelerine dönünce de tanıdıklarının beklentilerini boşa çıkarmamak için, gerçekten yaşadıklarının gerçekçi bir tablosunu çizmek yerine prim yapacagını dusundugu anektodları sıralamaya baslıyor. Ayrıca sizin bilmemnereye giden arkadaşınızın çok eğleniyor olması Avrupa'yı ya da Amerika'yı daha eğlenceli bir mekan yapmaz. Muhtemelen o arkadaşınızın bu kadar mutlu olmasının nedenleri arasında, ilk defa evden ayrılmak, geçmişte bol miktarda ders çalışmış olmak, ilk defa gece hayatına entegre olmak, ilk defa yurtdışına çıkmış olmak ya da basitçe eğleneceğinden emin olarak yola çıkmak (beklenti oluşu hızlandırır) gibi faktörler de etkilidir. Zaten bence Türkiye gibi iyinin de kötünün de uçlarda yaşandığı kaotik bir memlekette üniversite hayatını serserilikle geçirenlerin buraya gelip de, geceyarısı kapanan uyduruk publarda, dandik müzikler eşliğinde iki bira içip, yarım saat tepinip "acaip eğlenmesi" pek olası değildir.

Aynı şekilde "İtalyanlar, İspanyollar çok neşeli adamlar, biliyorlar canım eğlenmeyi, Türkler gibi değiller" demeden önce de önyargılarınızı bir kez daha gözden geçirmenizi öneriyorum. Aceba Ankara'nın göbeğinde bir Türk erkeği aynı gereksiz esprileri yapsa, ilgi çekmek için pistin ortasında 80'li yıllardan fırlamış gibi tepinse onu da bu kadar sevimli bulur muydunuz? Ha derseniz ki, "Bana Türkçe olarak laf attıklarında irite oluyorum ama anlamadığım bir lisanda asılınınca çok sevimli buluyorum" ona zaten diyecek laf bulamıyorum. Ayrıca "sıcak kanlı Akdeniz insanı" imajına kapılırken unutmayınız ki Türkiye, Akdenizin orta yerindedir. Bunun yanı sıra, insanların sarışın olması kara kuru esmer tipleri hasretle beklemelerini gerektirmez. Eninde sonunda yabancısınız ve bulunduğunuz memleketin yerlisine en fazla otantik gelebilirsiniz.

Yani demem o ki ortam ortam diye başımın etini yediniz. Ama sonucta parti dediğimiz de acaip kıyafetler giymiş bir grup adam, uyduruk müzikler, bir fıçı biradan ibaret. Kültürel emperyalizmin yan ürünü olarak tek tipleşen eğlence anlayışı artık dünyanın her yerinde ya yüksek volümlü müzik eşliğinde tepinmektan ya da loş ışıklı bar köşelerinde bir masanın etrafına doluşup geyik çevirmekten ibaret. Tabi ki, her ikisi de güzel şeyler ama sadece sizinle aynı frekanstaki arkadaşlarla birlikteyseniz!

Sonuç olarak; insan için(ya da en azından benim için) içkiden müzikten evvel muhabbet geliyor. Bilmemne ülkesinin en ücra köyünde yıkık dökük bir evin önünde kankalarınızla cekirdek çitlerken aldığınız keyfin kıymetini bilin. Çünkü en civcivle eğlence mekanında pek de sevmediğiniz insanlarla beraberken ya da yalnızken asla aynı tadı yakalayamayacaksınız. Mutluluğu uzaklarda aramayın, size telefon defterinizin tozlu bir sayfası kadar yakın olabilir.

1 kisi laf etti:

Adsız dedi ki...
Kasım 20, 2005 9:55 ÖÖ

walla haklisin ferzocum, insan gurbette muhabbeti ariyor en cok.

kabil'den sevgilerle

Back to Home Back to Top FARLİMAS. Theme ligneous by pure-essence.net. Bloggerized by Chica Blogger.