Tatlıların Borcamı: Lokum


Demin ev ahalisiyle yemek üzere Ankara'dan getirdiğim çifte kavrulmuş lokumları yerken aklıma geldi; hayatımızda "borcam" mantığıyla alınıp satılan bir sürü şey var. Genelde misafirliğe giderken alınıyor, misafirlik sırasında açılıp ikram ediliyor, akabinde de kesme ya da porselen şekerliklere boca edilip ev ahalisi tarafından tırtıklanıyorlar. Misal lokum, misal baklava. Gerçi baklavanın hakkını yemeyelim o ikram mahiyetinde de yapılıyor ya da alınıyor ama ne hikmetse kimse ev halkı olağan bir günde yesin diye lokum ya da baklava almıyor. Tatlıcılar genelde misafire çalışıyor. Tabi bu işleyişte yüksek fiyatların da önemli bir payı var ama ilginç bir şekilde aynı el yakan fiyat aralığında ikamet eden pastirma, yöresel peynirler gibi şarküteri ürünleri nadiren de olsa tamamen aile içinde tüketilmek için alınıyor. Hatta tatlı sınıfında değerlendirebileceğimiz afyon kaymağı da bir kahvaltılık olarak sofralara ara sıra misafir oluyor. Demek ki, olay misafirde değil kahvaltıda bitiyor. Aile içi nadir gıda keyifleri, en fazla uyku mahmuru uzatmalı keyiflerle bezeli pazar kahvaltılarına yakışıyor. E ama zaten Cemal Süreya'nın da dediği gibi "kahvaltının mutlulukla bir ilgisi olmalı".

Açık hava, Bol güneş

Ankara'da kötü şansa lanet kılpayi kacirdigim baharin yakasina Londra'da yapışmayı başardım. Bir geldim ki o nemli, rüzgarlı soğuklar gitmiş, yerine çiçekli böcekli güzel günler gelmiş. Zaten soğuk sıcak kavramı Akdeniz standartlarından bir hayli uzak olan İngilizler de iki bukle güneş ışığını görür görmez parklara bahçelere doluşmuşlar. Zaten buraların yeşili de bol malum, sokakta yürürken insanın içi açılıyor. Ben bile sevgi pıtırcığı oldum iki günde görüldüğü üzere. Neyse şimdi gelelim asıl konumuza;

Her kış unuttuğum ve her bahar yeniden hatırladığım birşeyi söylemek istiyorum. İnsanın açık havada hiç canı sıkılmıyor. Ev olsun, kafe olsun, kantin olsun her nevi kapalı mekanda oyalanmak için bir atraksiyona ihtiyaç duyulurken, açık havada insanın tek derdi üşümek ya da sıcak almak oluyor. Baraka önü mesailerinden de hatırlanacağı üzere, saatlerce boş boş oturunca ne dert kalıyor ne tasa. Herşeye bir yavaşlık çöküyor, kafamda dolaşan binbir tilki kuyruklarını birbirine dolayıp uykuya çekiliyor. Azıcık çimen, biraz güneş, biraz gölge yetiyor.

Back to Home Back to Top FARLİMAS. Theme ligneous by pure-essence.net. Bloggerized by Chica Blogger.